Haber

Akşener’den ‘Sinan Ateş Cinayeti’ Konusunda Erdoğan’a Yanıt: “Sen Korkuluksun Görevini Yerine Getir Erdoğan”

İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener, eski İdeal Ocaklar Genel Başkanı Sinan Ateş’in katillerinin bulunamaması nedeniyle Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’a tepki gösterdi. Akşener, “Ben sizin oburluğunuzu bilmiyorum Sayın Erdoğan. 2017’deki referandumdan sonra, 2018’deki seçimlerden sonra bu ülkenin tek hakimi sizsiniz Sayın Erdoğan, kanun sizsiniz, kanun sizsiniz.” Adalet sensin herşey sensin o yüzden korkuluksun diyorum sen görevini yap erdoğan bu rezalete artık susacağımızı sanıyorsan aldırılmaya çalışılan dümenleri kabul et Dönüp Sinan Başkan’ı boşver, çok yanılıyorsun.Devletin ciddiyetine olan inancımızla, devletin ciddiyetinin var olması gerektiğine olan inancımızla, yakışır bir şekilde bekledik.”Susmayacağız, susmayacağız” Kabul etmeyeceğiz, unutmayacağız, unutulmasına izin vermeyeceğiz. Gerçek ortaya çıkana kadar bu olayın peşini bırakmayacağız. Öyle bilinsin” dedi.

Meral Akşener, bugün TBMM’de yapılan kümelenme toplantısında konuştu. Gündeme ilişkin değerlendirmelerde bulunan Akşener, özetle şunları kaydetti:

“ŞİDDET, TERÖRİZM, IRKÇILIK VE NEFRET SUÇU KONUSUNDA İNSAN HAKLARINI REDDEDERİZ”

“Kutsal kitabımız Kuran’ı yakmaya çalışarak değerlerimize saldıran bu vandalizm, bu barbarlık, bu düşmanlık dünyanın hiçbir yerinde düşünce özgürlüğü diye pazarlanamaz. Bu düpedüz nefret suçudur. İsveç Devlet hiçbir zaman ‘insan hakları’ kisvesi altında bu duruma boyun eğmeyecektir.Bu kabul edilemez bir çaresizliktir.Bu çaresizliği bir kez daha kınıyorum.Tarihin hiçbir döneminde din, vicdan ve fikir özgürlüklerine saygısızlık olmamıştır. ‘insan hakkı’ olamaz. Zorbalığa ‘hak’ hiç olmamıştır. Tarihin hiçbir döneminde zorbalığa göz yummak ‘insan hakkı’ olmamıştır ve olamaz. İYİ Parti olarak bu ikiyüzlülüğü reddediyoruz. İnsan haklarının şiddet, terör, ırkçılık ve nefret suçlarının örtüsü olarak kullanılmasını reddediyoruz.21.Yüzyılda Orta Çağ zihniyetini yansıtan bu ahlaksızlığı dünyanın neresinde olursa olsun reddediyoruz.

Türkiye’de siyasetin hemen her kesimi, her rengi ve düşüncesi de benzer şekilde bu eylemi reddediyor. Bu konuda ülkemizdeki tüm toplumsal kesimler tepki gösteriyor. Ancak Türkiye Cumhuriyeti Devleti’ni yöneten bir iktidar, böylesine önemli bir bahis için sadece eleştiri ve sözde düşüncelerle yetinemez. Siyaset üstü gördüğümüz bu tür bahislerde devletin yapması gereken ‘arkadaşlar alışverişte görür’ anlayışının ötesine geçmektir. Devleti yönetenler bu sorumluluk ve yetki sahibi olmanın ciddiyeti ile hareket etmek zorundadır. Yani asıl amaç bu tür hareketlerin tekrarını önlemek olmalıdır. Ama ne yazık ki Sayın Erdoğan ve arkadaşları bu tür konularda sık sık ‘Aman ne güzel! Malzeme seçim için dışarıda olduğu için mutlu olmayı tercih ediyorlar. İç siyaset için siyasi rant toplamayı tercih ediyorlar. Çok ses getirmeyi tercih ederler ama iş eyleme gelince toprak olmayı tercih ederler.

“KİŞİLER HAKKINDA SUÇU STOKHOLM’DAKİ YEREL MAHKEMEDE BAŞVURACAĞIZ”

Bu oyunu daha önce 2017 referandum sürecinde yaşadık. O zamanlar düşman Hollanda’ydı. Ancak hükümetin zihniyeti yine aynıydı. Parti üyeleri için portakal keserek Hollanda ile kıyasıya bir mücadeleye girmişlerdi. O dönemde referandumdan istediklerini almak için cesaret gösterisini kullandılar. Bu hükümet için seçimleri kazanmak, ülkemizin prestijini korumaktan daha değerlidir. Çünkü onlar için ses çıkarmak, devletin ciddiyeti ile gereğini yapmaktan daha değerlidir. Çünkü onlar için bir gösteri yapmak milletimizin maneviyatını korumaktan çok daha değerlidir. Artık hükümetin bu konuda kalıcı ve somut adımlar atma niyeti olmadığını çok net anlıyoruz. İşte biz de GÜZEL PARTİ olarak bir adım atıyoruz. Üstelik bu adım, İsveç Savunma Bakanı’nın ülkemize gelişini geciktirmekten veya yan kanallarda mizansen yazmaktan çok daha sonuç odaklıdır. Bu aşağılık eylem, fikir özgürlüğü olarak pazarlanamaz. Nitekim bu sadece bizim tarafımızdan değil, İsveç’in taraf olduğu Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nde de ifade edilmektedir. Sözleşmede böyle korunan bir özgürlük yoktur. Diğer bir deyişle, İsveç hükümeti bu eylemi engellememek ve hatta yapılmasına izin vermekle Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin yükümlülüklerini ihlal etmiştir. Dolayısıyla bu tablo karşısında İYİ Parti gönüllülerimizden bir grup İsveç’te eylem yaptı. Cuma günü, Stockholm’deki bir bölge mahkemesinde failler hakkında şikayette bulunacağız. İsveç hükümetini bu nefret hatasına neden olduğu için yargıya şikayet edeceğiz. ve son olarak Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin ilgili maddeleri kapsamında bu davayı açacağız.

Bu haklı hukuk mücadelesinin önümüzdeki süreçte nasıl sonuçlanacağını hep birlikte göreceğiz. Tüm iç hukuk yolları tüketildikten sonra Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne başvurulacak. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin de bizi haklı bulacağına inanıyoruz. Bu hedefimize ulaşırsak, İsveç’in iç mevzuatını yeniden düzenlemesine ve bu tür eylemlere bir daha izin vermemesine vesile olacağız. İşte örnek yol. Diplomasi budur. Devlet aklıyla hareket etmek, devlet ciddiyeti ile ülkeyi yönetmek böyle olur.

“DEVLETİN TÜM TARAFLARINI SÖYLEYEN MAFYALAR, KİTAPÇILAR, TAKASÇILAR, UYUŞTURUCU KAÇAKÇILARI GÜN GİBİ YAĞILMIŞTIR”

30 Aralık Cuma günü başkentimiz Ankara’nın göbeğinde İdeal Ocaklar eski Genel Lideri Sinan Ateş adlı genç akademisyene alçakça bir suikast düzenlendi. Daha önce bu kürsüden dile getirdiğim gibi ilk günden beri yakından takip ettiğim bu üzücü olayda Ateş ailesinin ricası üzerine siyasete bulaşmak istemedim. Güvenlik güçlerimizin olayın aydınlatılması için ellerinden geleni yapacaklarına inandım. Bengisu ve Banuçiçek kızlarımızın gözyaşı hürmetine, devletin devletçiliğinin ve yargının üzerine düşen sorumluluğu yerine getirmesini bekledim. Ancak suikastin üzerinden 26 gün geçmesine rağmen görüyorum ki bu olay artık aileyi de aşmış ve devlet yönetiminin ne kadar ciddi zayiat verdiği bir kez daha ortaya çıkmıştır. Ülkemizde can güvenliğinin, hukukun ve adaletin ne derece yok edildiği bir kez daha ortaya çıkmıştır. Mafyalar, simsarlar, tefeciler ve uyuşturucu kaçakçıları gün be gün ülkenin dört bir yanına dağıldı.

Hayal edebilirsiniz? Alçak suikast konusunda birçok soru işareti varken, atılan her şüpheli adımla toplumun vicdanı yaralanırken, milletimizin devletini topyekün göreve çağırırken adım atan tek bir otorite yok. Yazıklar olsun sana. Sayın Erdoğan o zaman soruyorum size, yönettiğinizi iddia ettiğiniz ama kesinlikle yönetemeyeceğiniz bu devlette neler oluyor? Söyle bana, bu ne tür bir anlamsızlık? Bu nasıl bir yönetim boşluğu? Bu nasıl bir kayıtsızlık? Dicle kenarında kurdun kaptığı koyun bile senin sorumluluğunda mıydı? Öyle ise sorumluluk size aittir Sayın Erdoğan. Dicle kenarında değil, Başkentin göbeğinde alçakça bir suikastle bir vatan evladını katlettiler. Üstelik bunu herkesin gözü önünde yaptılar. şimdi de devletin gücünü kullanarak gerçek faillerin üzerini örtmeye çalışıyorlar. Her zamanki gibi savcılar yine değişiyor. Her zaman olduğu gibi, yargı yine bir sopa olarak kullanılıyor. Her zaman olduğu gibi, yine bir katil dışarıda. Korkuluk musunuz Sayın Erdoğan? Kendin gibi davran. Bu nasıl bir yargı sürecidir? Bu nasıl bir hukuk devletidir? Bu nasıl bir devlet yönetimidir?

“Bengisu’ya borçlusunuz Sayın ERDOĞAN. BANUÇİÇEK’e borçlusunuz Sayın ERDOĞAN”

Adaleti mülkiyetin temeli sayan bir devlet anlayışına sahibiz. Haksızlık karşısında susan bir milletiz. Bizler, ‘Bir cana kıyan bütün insanlığı öldürmüş gibidir’ diyen büyük bir dinin mensuplarıyız. Biliyorum, lütufkâr devlet anlayışımızdan nasibini almadın. Bakıyorum da milletimizi terk etmişsiniz. Ama maneviyatınızı unuttunuz mu Sayın Erdoğan? Vicdanını da mı unuttun? Ahireti de mi unuttun? Gözlerini kapat, hayal et Sayın Erdoğan; Bengisu da Banuçiçek de torun yaşında. Böyle bir cinayete kurban giden Allah’ın koruduğu evladını düşünün, Allah’ın koruduğu damadı düşünün ve torunlarınızın daha yapamadan gözleri kurumuş, sesleri kısık bir şekilde ‘Baba, Baba, Baba’ diye bağırdığını hissedin. o tabutun arkasından ağla. Hissedin Sayın Erdoğan, gözlerinizi kapatın ve hissedin. 2017’de bir referandum yapıldı. Kararları tek başınıza almak, her şeyi daha hızlı, daha iyi ve daha iyi yapmak için el ve ayaklarınızdaki prangaların kaldırılmasını istediniz. Bu millet sana da ‘evet’ dedi. Bengisu’ya borçlusunuz Sayın Erdoğan. Banuçiçek’e borçlusunuz Sayın Erdoğan. Ayşe Ateş’e borçlusunuz Sayın Erdoğan. Musa Ateş’e borçlusunuz Sayın Erdoğan.

“GÖREVİNİ GERÇEKLEŞTİR ERDOĞAN”

Sinan Ateş’in amcası Erdoğan, “Yıllardır Cumhur İttifakı’nı destekliyoruz, yeğenimin katilini bulun” diyor. Devletin lideri olarak, yıllarca sana oy veren, seni yaşatan, bütün acılarını gideren seçmenin yeğeninin katilini bulmak senin görevin Sayın Erdoğan. Bu görevi yerine getireceksin Erdoğan. Oburluğunu bilmiyorum Sayın Erdoğan. 2017’deki referandumdan, 2018’deki seçimlerden sonra bu ülkenin tek hakimi sizsiniz Sayın Erdoğan; Hukuktasın, hukuktasın, adalettesin, her şeydesin. O yüzden korkuluksun görevini yap diyorum Erdoğan. Bu rezalete sessiz kalacağımızı, çevrilmek istenen dümenleri kabulleneceğimizi, Sinan Başkanı unutacağımızı sanıyorsanız çok yanılıyorsunuz. Devletin ciddiyetine olan inancımızla, devletin ciddiyetinin var olması gerektiğine olan inancımızla, devletin kurumlarını nezih bir şekilde yöneten sizlerin görevlerinizi yerine getirmesini bekledik. Ama bundan sonra susmayacağız, kabul etmeyeceğiz, unutmayacağız, unutturmayacağız. Gerçek ortaya çıkana kadar bu davanın takipçisi olacağız. Bunu böyle biliyorsun.

“EKONOMİMİZİN BAY KRİZ VE ARKADAŞLARI İLE MÜCADELESİ HIZ VERMEDEN DEVAM ETMEKTEDİR”

Devletin dört bir yanından alarm sesleri yükselirken, ekonomimizin Sayın Kriz ve arkadaşlarıyla olan sınavı hız kesmeden devam ediyor. Bu arkadaşlarımız hala sıkılmadan, sıkılmadan televizyona çıkıp ‘Türkiye’nin yıldızı her geçen gün daha da parlıyor’ diyebiliyorlar. Nabati Bakan yine de çıkıp, ‘Kasım’da enflasyonun boynunu kırdık, Aralık’ta belini kırdık’ dedi. Bundan sonra enflasyonla mücadele açısından en rahat bölgedeyiz’ diyor. Enflasyonla mücadeleden bahsediyor ve ‘Türk lirasını değerli yaparsanız sektör yavaşlar, işsizlik olur’ diyor. Türk Lirasını bedava yaparsanız bunun tam tersi olur’ diyor. Böyle bir saçmalık olabilir mi? Böyle bir cehalet böyle bir cehalet olabilir mi?

Aynı anda hem enflasyonla mücadeleyi hem de Türk lirasını değersizleştirmeyi hedefleyemezsiniz. Birini diğerine göre önceliklendirmeniz gerekir. Türk lirasının değersiz olmasını savunuyorsanız, ‘Yaşasın enflasyon’ demelisiniz. Açık açık savunuyorsun. En azından dürüst ol. Hadi, açıkça söyle. Devam edin, enflasyon canavarlarıyla ‘Yaşasın enflasyon’ tişörtleri yazdırın. ‘Yaşasın yoksulluk’ yazan reklam panoları oluşturun. ‘Kahrolsun zenginlik ve yoksullukla yaşa’ yazan broşürler alın. Dürüstçe çıkıp ’20 yılın sonunda Türkiye ekonomisi için bulduğumuz analiz bu’ deyin. Milletimizde çok zenginlik görüp ‘Yaşasın enflasyon’ diyoruz ve kurtuluyoruz.

“GÖZLERİNİZDEKİ IŞILTIYA ASLA ALDANMAZSINIZ, MÜZAYEYİ HEMEN ÜZERİNİZE ZARAR EDER VE UNUTMAZ”

Bu vesile ile Nabati Nazırını sizin aracılığınızla peşinen uyarıyorum. Çok konuşmayın Sayın Bakan. Rahatlığa çok alışmayın. İşvereninize bile çok fazla güvenmeyin. Ekonomimizin mahvolmasında Sayın Kriz’in ilk suç ortağı olmadığınızı asla unutmayın. Beceriksizlikte dünya lideri olmak kolay değil. Böylesine büyük bir başarısızlığa tek başına imza atmak kolay değil. Emin olun, Bay Crisis siz olmasaydınız bunu yapamazdı. Ama artık yolun sonu geldi biliyorsunuz. Kutu artık ufukta. Millete karşı hesap verme gününe çok az bir zaman kaldı. Şimdiden bavulunu toplamaya ve masanı toplamaya başlasan iyi olur. Çünkü milletin Kriz Bey’e sandıkta çıkaracağı yasa tasarısı karşısında ihaleyi onun üzerine yıkacak birine ihtiyaç olacaktır. Allah’a yemin olsun ki, o sizin gözlerinizin ışıltısına asla aldanmaz, o hassaslığı hemen üzerinize yıkar ve sizi affetmez. Görüyorsunuz, Instagram’da paylaşmak için duygusal bir metin yazıyorsunuz. Söyle bana.

İktidarın ‘insan yaşasın devlet yaşasın’ anlayışının zerre kadarını alamamasının yansımalarını cennet tabiatımıza da görüyoruz. ‘Başkent yaşasın doğayı kirletin’, ‘Yanlış yaşasın ormanı yok edin’, ‘Müteahhit yaşasın köyü yok edin’ diyerek en kıymetli ziynetlerimizi yok ediyorlar. Sayın Erdoğan ve yandaşlarının katletmekten bıkmadığı zenginliklerimiz keyfi kararlarla talan edilmekte maalesef iki dudağın ortasında bırakılmaktadır. Atalarımızdan miras aldığımız cenneti çocuklarımıza aktarmak için korumak yerine talan etmeyi tercih ediyorlar. Dünya iklim krizinin etkilerini azaltmak için yeni yollar ararken, Sayın Erdoğan ve yanından ayırmadığı rant ağları adeta iklim krizine davetiye çıkarıyor. Orman köylerini de sadece ‘oy deposu’ olarak görüyorlar. Ormanlarımızın ve köylülerimizin varlığını düşünmeden sorumsuzca hareket ediyorlar. Ama düşünüyoruz. Ormanlarımızın varlığını savunmanın sadece bir vatandaşlık görevi değil, aynı zamanda bir insanlık görevi, aziz ve kahraman ecdadımıza bir vefa borcu olduğunu biliyoruz. Orman köylülerimizin sesini duymayı ve duyurmayı milletin hukukçusu olarak asli sorumluluklarımızdan biri olarak görüyoruz.”

“AKP YAYINLANANA KADAR TÜRK ORMANCILIĞI DÜNYAYA YAKLAŞTIĞI BİR ORMANCILIK OLDU”

Akşener, konuşmasının bu bölümünde Tarım Orman-İş Sendikası Genel Başkanı Şükrü Durmuş’a birer konuşma yaptı. Durmus dedi ki:

“Ormancıyım, 34 yıllık meslek hayatım var. 1978 yılında mesleğe başladım. Rektörün öğretmen olduğu yukarı köyde ormancılık yaptım. Mesleğe başladığımda orman koruma memuru meslektaşım kaza geçirdi. Orman karla kaplıydı araç yoktu telefon yoktu 2 kişiydik ağır yaralı arkadaşımızı 13 kilometre sırtımızda taşıdık ve aşağı indiğimizde maalesef çoktan ölmüştü. Birlikte kahvaltı yaptığımız Asiye Abla’ya vefatını haber verin, eğer suyu içebiliyorsa burada ormanların ve ormancılığın büyük katkısı var.

Türkiye toplam yüzölçümünün üçte biri ormanlık alan olup, Orman Bakanlığı’na bağlı Orman Genel Müdürlüğü bu alanda çalışmalar yapmakta ve hizmet vermektedir. Özellikle AKP dönemine kadar Türkiye’nin ormancılığı dünya çapında bilinen bir ormancılıktı ve o zamanlar köylüleri ormana dosttu. Çünkü orman köylüleri üretim, planlama, bakım ve her türlü işi yapıyorlardı. Yürütülen politikalarla ormancılık hızla değişti. Siyasi iktidar yeni bir döneme başladığını ilan etti. ‘Devlet ormancılığından vazgeçiyoruz, millet için ormancılık yapacağız’ dedi. Telafuzdaki ‘millet’ algısıyla toplumu yöneten siyasi gücün aslında Türkiye halkı değildi. Başkentti, müttefikti. Kanunlar hızla değişti. Bu kurumun temel kurumları vardır, Orman Bakanlığına bağlıdır. Or-köyü vardı, orman köylüsüne hizmet ederdi, kapattılar, daire başkanlığına indirdiler. Kapandığında 24 bin orman köylüsünün çalıştığı Orüs fabrikaları vardı. Daha sonra Ağaçlandırma Genel Müdürlüğü’nü kapattılar. AKP’den önce yılda yaklaşık 100 bin hektar ağaçlandırma yapılıyordu. 2022 yılı sonu itibariyle 10 bin hektar yapıldı. Nereden geldiğimiz çok açık.

Ormanda çalışanlar işsiz kaldılar ve göç etmek zorunda kaldılar. 1980’leri 2020 ile karşılaştırdığımızda ortaya korkunç bir tablo çıkıyor. O zamanlar Türkiye’nin nüfusu 44 milyondu, 12 milyon insan ormanlarda ya da civar köylerde yaşıyordu. Şu anda Türkiye’nin nüfusu 84 milyona, orman köylüsü ise 7,8 milyona düşmüştür. Orman köylüleri göçe zorlandı. Genç nüfus kaçmak zorunda kaldı. Şehirlerde ise büyük bir kısmı israf edildi. Orman yangınları giderek daha fazla yakıcı hale geldi. 1980’de orman köylüleri çıkan orman yangınını kazma, kürek ve tokatla söndürürken, 2021’de Orman Genel Müdürlüğü son teknolojiyi elinde bulunduruyordu. Ama çıkan yangın sayısı aynı iken 2020’de yanan alan 10 kat fazla. İnsan kaynakları yok edildi.

Yine Orman Genel Müdürlüğü ve Orman Bakanlığı kuruluş kanunlarına dönmek zorunda kalıyor. Aslında bizim kanunlarımızda bir ayıp yoktu ama Anayasa’nın 169. maddesi ormanların korunmasına ait olmasına rağmen, Anayasa’ya aykırı tüzük ve yönetmeliklerle ormanlar giderek yok ediliyor. Ne yazık ki yapılan değişikliklerin tamamı ya orman alanlarının kötüye kullanılmasına ya da çok uluslu şirketlerin hammadde ihtiyacı için orman eserlerinin toplanmasına yöneliktir. Bu sarmaldan çıkmalısın. Çalışanlarımızın hak ve menfaatlerini korumak önceliğimizdir. Ancak öyle bir noktaya geldik ki ormanlarımızı ve yaşam alanlarımızı korumamız gerekiyor. Çünkü doğayı ve ormanları çocuklarımızdan ödünç aldık. Ödünç aldığımıza ihanet etmemiz gerekiyor ama ihanet sarmalının içindeyiz.”

“ORMAN KÖYLERİMİZ VE ORMAN KOOPERATİFLERİMİZ İLE STRATEJİMİZİN KÖY AYAĞINI SAĞLAYACAĞIZ”

Şükrü Durmuş’un konuşmasının ardından tekrar kürsüye gelen Akşener, sözlerini şöyle sürdürdü:

“İYİ Parti hükümeti altında, orman köylülerimiz ve orman kooperatiflerimiz ile kalkınma stratejimizin köy ayağını oluşturacağız. Bu doğrultuda güçlenen ekonomimiz ile orman köylülerini orman kooperatiflerinde kilit paydaş haline getireceğiz. Onlarla yakın ilişki kuracağız. onlara gerekli teşvikleri verecek ormancılık politikaları ile Orman Kanununda ormanlarımızın yabani madencilik için kullanılmasını sağlayacağız, maddeyi değiştirip stratejik olarak belirlenmiş orman alanlarını belirleyeceğiz ve bu alanlarda madenciliğe izin vermeyeceğiz. Kaldı ki devletin saçmalıklardan beslenen yönetim anlayışı kendini ormanda gösteriyor.Bugün ülkemizde ormanlarımızın azalıyor olduğu gerçeği bile gizleniyor.Mesela bunun örneklerinden bir tanesinin nerede olduğunu biliyor musunuz? İstanbul Havalimanı İstanbul Havalimanı’nın olduğu bölge resmi kaynaklarda hala orman olarak gösteriliyor bu kadar rezalet olur mu böyle bir havailik olur mu? e? Sonra aptallık deyince kızıyorlar. Gerçekten bir örnek. rak, doğa için odunumuzu kaybetmeyeceğiz. Doğayı korumak için atılan her adımda sebepsiz yere yanınızdayız ve yanınızda olmaya devam edeceğiz.

“GENÇLERDEN KORKUYORLAR, GENÇLERİN OY VERMELERİNDEN KORKUYORLAR”

Erdoğan seçim tarihini 14 Mayıs olarak açıkladı. Yani yine bir erken seçime gideceğiz. ‘Biz erken seçim demiyoruz, seçimi öne alın diyoruz, seçim tarihinin güncellenmesi diyoruz’ diyerek sözleri oldukça gülünç bir şekilde tercüme etmeye çalışsa da, bu açıkça bir erken seçimdir. Ne zaman ‘Bir an önce seçim kararını açıklayın’ dediğimizde, ‘seçim vaktinde olacak’ diye bize nutuk atanlar neden seçime bu kadar erken erken seçim kararı verdiler biliyor musunuz? Çünkü gençlerden korkuyorlar, çünkü gençlerin oy kullanmasından korkuyorlar. Çünkü gençlerin onları sandığa gömeceğini çok iyi biliyorlar. Okulların açık olduğu bir zamanda, hatta sınavların olduğu bir dönemde seçim yapmak gençler için ‘oy vermeyin’ demektir. Bu kadar kolay. Devlet çok iyi biliyor ki birçok öğrencimizin ikametgahı tam olarak okulun bulunduğu şehirde değil. Yani seçim için memleketlerine dönmek zorundalar. Üstelik birçok öğrencimiz memleketlerine oy kullanmak için geri dönme fırsatı bulamıyor. Otobüs biletini ne kendileri ne de aileleri karşılayamıyor. Gençleri yok sayarak, susturarak, plan yapanların tüm planlarını boşa çıkaracağız. Cumhuriyetimizin temel sahipleri olan gençlerimizin en kutsal haklarından mahrum edilmesine asla izin vermeyeceğiz.

“OYUNUN HER BİR GENCİMİZ İÇİN KULLANILMASI İÇİN TÜM GÜCÜMÜZLE ÇALIŞACAĞIZ”

Bu nedenle DÜZGÜN Parti Gençlik Siyaseti olarak bir seferberlik başlatıyoruz. İster şehir içinde ister şehir dışında yaşıyor olsunlar, yaşadıkları şehirlerde oy kullanabilmeleri için atmaları gereken adımlar ve yapmaları gereken başvurular hakkında onları tek tek bilgilendireceğiz. , kapı kapı dolaşıp, her bir gencimizin oyunu kullanabilmesi için var gücümüzle çalışacağız. Başvuru gününü kaçıranlar varsa DÜZDÜN Partisi olarak hangi siyasi görüşe sahip oldukları ve hangi partiye oy verecekleri sorulmadan ve sorgulanmadan ikamet ettikleri illere ücretsiz olarak götürülmelerini sağlayacağız, ve oylamadan sonra geri getirildiklerini. Bunun için partimiz üzerinden yürüteceğimiz sürecin uygulama yollarını kolaylaştıracak adımları yakında sizlerle tek tek paylaşacağız. Bazılarınız abarttığımızı düşünebilir. Hayır, abartmıyoruz. Siz istediniz, biz hayata geçirelim. Çünkü gençler olmadan karar almıyoruz. Çünkü gençlerin olmadığı bir seçimi kabul etmiyoruz. Çünkü gençlerin mutsuz olduğu bir geleceği reddediyoruz. Çünkü gençlerin kaçtığı bir Türkiye istemiyoruz. ve biz, gençliğimizi arkamızda, gümbür gümbür gümbür gümbür gümbür gümbür yürüyoruz. Asla unutma, asla endişelenme; o yıl, bu yıl.”

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

-
Başa dön tuşu
escort
istanbul escort
istanbul escort
istanbul escort
istanbul escort
istanbul escort
adalar escort
arnavutköy escort
ataşehir escort
avcılar escort
bağcılar escort
bahçelievler escort
bakırköy escort
başakşehir escort
bayrampaşa escort
beşiktaş escort
beykoz escort
beylikdüzü escort
beyoğlu escort
büyükçekmece escort
çatalca escort
çekmeköy escort
esenler escort
esenyurt escort
eyüp escort
fatih escort
gaziosmanpaşa escort
güngören escort
kadıköy escort
kağıthane escort
kartal escort
küçükçekmece escort
maltepe escort
pendik escort
sancaktepe escort
sarıyer escort
şile escort
silivri escort
şişli escort
sultanbeyli escort
sultangazi escort
tuzla escort
ümraniye escort
üsküdar escort
zeytinburnu escort
istanbul escort